Sitede Ara

Organ bağışı konusunda kritik bir öneme sahip olan beyin ölümü tıbbi olarak ölüm sayılır. Beyin ölümü gerçekleşen bir hastanın hayata dönme şansı yoktur.

Organ bağışında, insanların kafasına takılan temel meselelerden biridir beyin ölümü. Bitkisel hayat veya koma ile karıştırılan beyin ölümünde, beyin sapı denilen özel beyin bölgesinin fonksiyonları geri dönülmez şekilde yok olur.

Beyin ölümü nedir?

Beyin ölümü; tüm beyin, beyincik ve hayati merkezlerin yer aldığı beyin sapı denilen özel beyin  bölgesinin fonksiyonlarının geri dönülmez şekilde yok olması durumudur. Beyin ölümü, tıbbi olarak ölümü ifade eder. Beyin ölümünün geliştiği durumda kalp, böbrekler, akciğer ve karaciğer solunum ve ileri yaşam desteği yapılması durumunda kısıtlı bir süre daha fonksiyon göstermeye devam eder. Ancak bu desteklerin  durdurulması durumunda bir süre sonra tüm organ fonksiyonları kaybedilir. Bu nedenle beyin ölümünün tanınması ve tanımlanması çok önemli bir süreçtir. Bu kritik sürecin doğru yönetilmesi için beyin ölümü tanısının doğru, eksiksiz ve zamanında konulması büyük önem taşımaktadır. Bu noktada dikkat çekilecek bir önemli husus, beyin ölümü kararını vermenin tüm eğitimini ve yaşamını insan sağlığına adamış hekimlerin en zor görevlerinden birisi olduğudur.

Beyin ölümü ve bitkisel hayat- koma aynı anlama mı gelmektedir?

Beyin ölümü, bitkisel hayat veya koma tanımlamaları ile aynı anlama gelmemektedir.  Bitkisel hayat ve koma durumlarında beyin sapı fonksiyonları devam etmektedir. Hastanın solunumu ve diğer organ fonksiyonları hala beynin kontrolü altındadır. Ancak beyin ölümünde, beyin artık fonksiyon göstermemektedir. Beyin ölümü, tıbbi olarak ölümdür ve deklare edildikten sonra geri dönüşü yoktur. ‘Öldüyse neden kalbi hala atıyor?’ sorusu ile sıkça karşılaşabiliriz. Beyin fonksiyon göstermese de solunum ve yaşam desteği sağlandığı sürece kısıtlı bir zaman dilimi boyunca kalp atmaya devam eder. Ancak beyin ölümü süreci geri dönüşümsüz olduğu için bir süre sonra kalp duracak ve diğer tüm organlarda fonksiyonlarını kaybedecektir.

Hangi durumlarda beyin ölümü gerçekleşebilir?

Beyin ölümü; travma ve bazı hastalıkların yaşamın sonlanma sürecindeki en son dönemidir. Tüm dünyada erişkinde beyin ölümü nedenlerine bakıldığında, değişen oranlarda olmak üzere travmatik beyin hasarı (trafik kazaları, yüksekten düşmeler, darp ve ateşli silah yaralanmaları), beyin zarları arasına veya beyin dokusu içine olan kanamalar, ilk sıralarda yer almaktadır. Daha az sıklıkla hızlı ve kötü seyirli beyin iltihabı (bakteriyel menenjit) ve ani kalp durması sonrası beynin oksijensiz kalması diğer beyin ölümü nedenlerindendir. Çocuklarda ise motorlu araç kazaları, solunum yolunun tıkanması (yabancı cisim, çarpma v.b.) ve şiddete maruz kalma (batı ülkelerinde) ilk sıralarda görülmektedir.

Beyin ölümü tanısı nasıl konulur?

Beyin ölümü tanısının konulabilmesi için 3 temel koşul vardır: 1. Hastalığın sebebinin ne olduğu mutlaka bilinmeli ve uygulanan tüm tedavi yöntemlerine rağmen geri dönüş belirtileri görülmemiş olmamalıdır. 2. Beyin ölümü ile karışabilecek ya da beyin ölümünü taklit edebilecek geri dönebilen bazı hastalıklar ve zehirlenmeler, ilaç alımları  ayırıcı tanıda gözönünde bulundurulmalı, bu tip hastalıkların olmadığı ispat edilmelidir. 3. Klinik olarak  beyin ölümü tanısının konulabilmesi için de ayrıca üç ana kriter sağlanmış olmalıdır. a) Derin ve geri dönüşü olmayan koma. Bu tam bir yanıtsızlık halidir ve hasta hiçbir şekilde uyandırılamaz. b) Beyin sapı dediğimiz özel yaşamsal bölgenin kendisine özgü fonksiyonlarının test edildiği reflekslerin (okulosefalik ve okulovestibuler refleks, kornea refleksi, öksürme ve öğürme refleksi gibi) tümünün kaybolması gereklidir. Klinik muayene ile bu reflekslerin olmadığı belirlenmelidir. c) Solunum yokluğu (apne) testi. Bu test anestezi ve reanimasyon uzmanlarınca gerçekleştirilir  ve sonucunda solunum merkezinin tamamen fonksiyonunu kaybettiği yani solunum cihazı olmaksızın kesinlikle ve hiçbir zaman soluyamayacağı anlaşılır. Beyin ölümü tanısı klinikten yola çıkılarak şüphelenildiğinde yapılan fizik muayene, beyin sapı refleksleri ve apne testi ile konulur. Organ ve doku nakli hizmetleri yönetmeliğinin 01.02.2012’de resmi gazetede yayınlanan maddelerine göre konulan tanı yeni doğanlarda, çocuklarda ve erişkin hastalarda farklılık göstermekle birlikte beyinde kan akımının yokluğunu gösteren EEG, doppler ultrasonografi, anjiografi veya SPECT gibi yardımcı testlerden biri ile desteklenmelidir. Tanı konulduktan sonra nörolog veya beyin cerrahı, biri de anesteziyoloji ve reanimasyon veya yoğun bakım uzmanından oluşan iki hekim tarafından kanıta dayalı tıp kurallarına uygun olarak oy birliği ile karar verilerek beyin ölümü onaylanır ve beyin ölümünü bildiren tutanak tutulur. Sonrasında beyin  ölümü, hastayı takip eden hekimlerce hasta yakınlarına bildirilir.

Beyin ölümü sonrası organ nakli için organların alınması nasıl gerçekleşir?

Beyin ölümü tanısı konulduktan sonra hastanın tıbbi, geri dönüşümsüz ve yasal olarak öldüğü andan, kalbin durduğu ana kadar olan bu dönem, organ bağışı ile başka insanlar umut olunabilecek bir süreçtir. Bağışlanan her organ, yapılan her nakil kurtarılan bir hayat, kazandırılmış bir ömür demektir. Bu noktada ailelerin, yakınların bu durumu algılaması ve diğer insanlar için ışık olabilecek organ bağışı seçeneği hakkında bir karara varmaları önemlidir. Aileye bildirimi takiben beyin ölümü, organ nakli koordinatörü tarafından 2000 yılında kurulan ‘Ulusal Koordinasyon Sistemi’ne bildirilir. Aile organ bağışını onaylıyor ise Sağlık Bakanlığı tarafından organların hangi hastanelerde bekleyen hastalara nakledileceğine karar verilir. İlgili ekipler tarafından organlar nakledilmek üzere kişiden alınır. Özetle beyin ölümü tanı süreci, tanının kesinleşmesi, sonrasında aileye bildirim ve organ nakli süreciyle çok özellikli bir durumdur. Ölüm ve başka hayatlara umudun içiçe olduğu bu zorlu tablonun iyi anlaşılması, zamanında tanı konulması ve tıbbi olarak bu sürecin çok iyi bir şekilde yönetilmesi gerekmektedir.

YRD. DOÇ. DR. BURCU HIZARCI