Sitede Ara

{%= Interview.Title %}

Kanser hastalığı yüzyılımızın önemli ölüm nedenlerinden biri olup baş boyun bölgesinde her yıl dünya çapında yaklaşık 600.000 yeni vaka tanısı konmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre 2018 yılında 18.1 milyon insana kanser tanısı konuldu ve maalesef bunun yaklaşık yarısı hayatını kaybetti. Ülkemizde ölümlerin yaklaşık 5’te 1’i kansere bağlıdır. Tüm kanserler içinde erkeklerde akciğer, kadınlarda meme kanseri ilk sırada yer almaktadır. Ülkemizde erkeklerde akciğer ve prostat kanseri, kadınlarda meme ve tiroit kanseri yine ilk sırada yer almaktadır. Sık rastlanma sırasında bunlardan sonra Üürogenital ve sindirim sistemi kanserlerinden sonra baş boyun kanserleri yer almaktadır. Baş boyun kanserleri içinde ülkemizde larenks (gırtlak) kanseri hemen hemen olguların yarısına yakınını oluşturmaktadır. Kanserin kesin nedeni halen bilinmemektedir. Ancak hayatımızın bir bölümünde maruz kaldığımız bazı çevresel risk faktörlerinin vücudumuzda kanser oluşumuna yol açtığı iyi bilinmektedir. Bu çevresel riskleri sayacak olursak; Sigara ve tütün ürünlerinin kullanımı yada dumanına maruziyet, alkol, radyasyon, tarım ilaçları ve kimyasallar gibi endüstriyel kirlenme, reflü, stres ve egzersiz azlığı ile obezite (şişmanlık). Alkol içerikli ağız çalkalama sıvılarına çok dikkat etmeliyiz. Erken tanı ile kansere çare olasılığı artmaktadır. Bu yönüyle hastaların erken safhada hekimle buluşması gerekir. Örneğin ses kısıklığı olan hastanın şikayeti 10 günü geçmişse mutlaka bir KBB hekimi görmelidir. 

Reflü Hastalığı Kansere Neden Olur Mu? 

Can boğazdan gelir dendiği gibi can boğazdan da gider. Tıpta bir prensipten söz edilir: Bizi yediklerimiz hasta ediyor! Düzensiz ve uygun olmayan beslenme alışkanlığı kansere yol açabiliyor. Reflü de bu kanser gelişimde önemli bir faktör olarak yerini alıyor. Dünya tarihinde ilk kez 1970’lerin başına doğru mide asit refüsünün gırtlak (larenks) hastalıklarına yol açtığı bildirildi. Reflü ne demek? Geğirme ve kusma söz konusu değilken midede sindirimi sağlayan asidin yemek borusuna, gırtlak ve boğaza doğru hareketlenmesi ve bu bölgelerde hastalığa yol açması anlamındadır. 

Belirtilere Dikkat

Şu belirtilere dikkat edeceğiz: Öksürük, larenjit, ses kısıklığı, boğazda yabancı cisim hissi,  farenjit, sinüzit, ses teli bozuklukları, ses kısıklığı ve gırtlak kanseri. Çocuk yaş grubunda bademcik, geniz eti ve kulakta su toplanmasında pay sahibidir. Aslında insanın yaradılışında mide asidinin yukarı yemek borusuna doğru hareketini engelleyen bir önleyici sistemi kurulmuştur. Bu sistemi bir kilit mekanizması olarak değerlendirelim. Kilidi gevşeten her faktör reflüyü artırmaktadır. Örneğin yağlı/şekerli/baharatlı  yiyeceklerin fazlası, çiğ soğan-sarımsak, alkol, sigara, nane, bazı ilaçlar, ağır yemek yeme ve tok karnına uyumak gibi. Klasik mide ekşimesi ve yanması gibi şikayetler olmadan gırtlağa reflü gelişebilmektedir. 

Erken Tanı Önemlidir

Erken tanının önemini hatırlatarak bu hastalığın yani Larengofarengeal reflünün tanısı için ne yapmalı? Reflünün ortaya çıkardığı şikayetleri sayacak olursak; gırtlağı temizleme ihtiyacı, boğaz ve burnun arkasında artmış akıntı hissi, yutma zorluğu, yemek yeme sırasında öksürük, boğulma krizleri gibidir. Bu şikayetlerle gelen hastanın KBB muayenesi yapılır ve endoskopik olarak reflü etkileri araştırılır. Gastroenteroloji – İç Hastalıkları kliniklerinde asit ölçümleri ve basınç ölçümleri yapılabilir. Bu şekilde tanısı konan hasta tedaviye yönlendirilir. Tedavide ilk ve en önemli basamak hayat tarzındaki değişikliklerdir. Biz bir şeyleri yanlış yapıyoruz; acaba neler hatalı diye sormalıyız. Aldığımız ilaçları gözden geçirmeli ve ilaç alırken bol sıvı ile yutmalıyız. Yağ ve şeker içeriği çok olmayan bir diyet tercih etmeliyiz. Sigara ve alkol alışkanlığımızı denetlemeliyiz. Yatarken yastık sayısını artırmalı daha dik uyumalıyız. Bu alışkanlığı kazanırsak sahur sonrası reflüyü önlemiş oluruz. Akşamları yemekle uyku arasında 3 saatlik bir periyodu tutturmalıyız. Kilo vermeli ve sıkı kemer kullanmamalıyız. Aşırı çay, kahve, koladan uzak durmalıyız. Çikolata, baharat, kızartma, nane, aşırı soğan sarımsaktan kendimizi korumalıyız. Yemekten sonra sakız çiğneyebiliriz. Artan tükürük salgısı reflü etkilerini önleyecektir. Tabii ki mide koruyucu asit karşıtı ilaçlar doktorunuz tarafından size önerilecektir. Mide koruyucu hapınızı akşamüstü saatlerinde almak uygun olacaktır. Size uygulanan ilaçları zamanında riayet ederek ve toplamda üç aya varan hatta geçen bir dönemde kullanmalıyız. Tıbbi tedaviden yarar görmeyen olgulara cerrahi girişim yapılmaktadır. Nissen fundoplikasyonu olarak anılan ameliyat ülkemizde başarıya yapılmaktadır. İlginç olarak bu cerrahi girişim 1937’de ilk ez ülkemizde gerçekleştirilerek tarihe geçmiştir. 1933 Üniversite Reformu sırasında ülkemize kazandırılan Musevi hekimler içinde Rudolph Nissen bu ameliyatı bir kanser cerrahisi sırasında İstanbul’da yapmıştır. Ülkemizde göğüs cerrahisi alanının da kurucusu olan bu kıymetli meslektaşımızı ve ahirete intikal eden insanlığa hizmet eden bilim insanlarını rahmetle anıyoruz. 
Medipol Üniversitesi Çamlıca Hastanesi
Prof. Dr. Fevzi Sefa Dereköy
Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı 
13 Kasım 2019